16 Eylül 2018 Pazar

Cape Town, Güney Afrika


Dünyada en çok beğendiğim şehir olan Cape Town’ı anlatmak için kelimeler yetersiz. 2 günde gitmeye karar verdiğimiz, güvenli olmadığı ile alakalı bir sürü şey okuduğumuz ve gittiğimizde yüzlerce defa iyi ki dediğimiz şehir. Bir de en güzeli Türkiye ile aynı boylamda yer alınca jetlag olmadan direk gezmeye başlıyorsunuz.
Cape Town’da gezmek için en ideal şey araba kiralamak fakat direksiyonu sağda olunca o iş biraz sıkıntılı olabiliyor. Yok ben ters trafikte araba kullanamam derseniz de yine mobil taksi uygulamalarını kullanarak her yere çok kolay ve ucuza ulaşabilirsiniz. Havalimanından çıkarken hemen kapıda çok sayıda sizleri merkeze götürmek isteyen taksici olacak zaten. Şehrin merkezinin hemen dışında olan otellerin çoğunun ise Waterfront’a ücretsiz servisi oluyor. Yani onları gitmeden kontrol ederseniz de şehrin merkezinde kalmanıza gerek olmayabilir. Şehrin merkezi dediğim yer ise şüphesiz Victoria & Alfred Waterfront. Önceden ticaret gemilerinin uğradığı liman olan Waterfront şimdi bir sürü cafe ve restaurantların bulunduğu, çeşitli sokak danslarının yapıldığı ve Cape Town’un simgelerinden biri olan dönme dolabının da yer aldığı bu sebeple de çoğunlukla turistlerin bulunduğu mekan. Aynı zamanda köpek balıklarıyla dalış yapıp yüzlerce değişik canlıyı görebileceğiniz akvaryumu da Waterfront’un merkezinde.  Hemen akvaryumun önünden de günlük şehir turları satın alabileceğiniz nokta var. Bunların en önemlisi ve kesinlikle yapılması gereken şey ise Cape of Good Hope turu satın alarak ümit burnunun ihtişamını keşfedebileceğiniz gezidir. Bu tur Waterfront’tan başlayıp plajında renkli soyunma kabinleriyle ünlü Muizenberg’den geçip, dünyanın en tatlı hayvanlarından olan Güney Afrika penguenlerinin yaşadığı Boulders Beach’e uğrayıp sonrasında muhteşem okyanus dalgalarını izleyeceğiniz Cape of Good Hope’a kadar uzanıyor. Zamanında maalesef turistlerin selfie çubuğuyla penguenlere zarar vermesinden dolayı selfie çubuğu ile resim çekilmek yasaklanmış. Dokunarak değil izleyerek sevmek gerek.
Boulders Beach
Onun dışında Ümit Burnu’na vardığınızda en tepede bulunan deniz fenerinin oraya kadar çıkmanız gerekiyor. Belirli bir noktaya kadar arabayla ulaşım söz konusu. Daha sonrasında eğer enerjiniz varsa yürüyerek tırmanabilir ya da ücreti 70R olan füniküleri kullanabilirsiniz. Meşhur Cape of Good Hope tabelası ise okyanus kıyısında yer aldığından deniz fenerinden oraya yürümesi yaklaşık 45dk sürüyor. Merak etmeyin çok da güzel okyanus kıyısından manzaralı yürüme yolu yapmışlar. Bu yol üzerinde antilop görürseniz de şaşırmayın Afrika’dasınız çünkü. Cape of Good Hope tabelasının önünde fotoğraf çekilmek için ise sıra bekliyorsunuz. Ümit burnu olmasından dolayı gelenek haline gelen dilek dileme olayını ise pas geçmeyip dilekleri kağıda yazıp okyanus dalgalarına bırakmayı da unutmamak lazım. Ya tutarsa! Dönerken ise babunlara dikkat etmenizde fayda var. Aman ha maymundur şirindir deyip sevmeye kalkmayın gayet tehlikeliler. Bu turun dışında yapmanız gereken bir diğer şey ise Masa Dağı’na çıkmak. İlginç olan şey ise havada bir tek bulut olmazken her zaman Masa Dağı’nda bir tane oluyormuş ve ona da Masa Dağı’nın örtüsü diyorlar nitekim biz ordayken de dağın üzerinde bir tutam bulut her daim vardı. Dağa çıkmak için yine bir noktaya kadar arabayla sonrasında ise ücreti 330R (yaklaşık 25 USD) olan teleferikle zirveye çıkmanız gerekiyor. Dağa tırmanmak isteyenler için yine rota mevcut fakat gayet uzun süren ve meşakkatli bir yolculuk bu. Zirvede ise efsane bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Eğer yaz mevsiminde gidiyorsanız yanınıza mutlaka şapka ve güneş kremi almanızda fayda var. Unutmadan bileti online satın almış olmanız size teleferik öncesi kalabalığa göre 1-2 saat zaman kazandırıyor çünkü sadece 2 tane teleferik dönüşümlü çalışıyor bu sebeple uzunca bir bilet kuyruğu söz konusu. Dağın zirvesinde ise yine çeşitli yürüyüş rotaları mevcut. Ama en güzeli 2010 dünya kupası için inşa edilmiş ve Cape Town’un en önemli simgelerinden bir haline gelmiş stadyumunun ardından batan güneşi izlemek.
Bunu yapabileceğiniz bir diğer nokta ise Signal Hill. 50R gibi bir ücrete satın alabileceğiniz tur ile Camps Bay’e kadar ulaşıp ordan gün batımını içeceklerinizi alıp keyifle izleyebileceğiniz Signal Hill’e ulaşabilirsiniz. Dikkat edin sağınızda solunuzda çok fazla Türk görebilirsiniz. Waterfront’tan araba ile yaklaşık 15 dakikada ulaşabileceğiniz, zenginlerin yaşadığı, yamaçlarında bir çok villa görebileceğiniz yer olan Camps Bay ve Clifton Beach ise kumsalında vakit geçirmelik bir yer. Denizine girilebilir demiyorum çünkü Cape Town’un suyu inanılmaz soğuk. Çoğunlukla sörf yapan insanları görüyorsunuz. Fakat kumsalından en ünlüsü olan Lion’s Head’i ve yanında uzanan sıralı tepelerin manzarasını izleyebilirsiniz. Eğer dağcılıkla ilgileniyorsanız Lion’s Head’e tırmanabilirsiniz. Kendisi aslanın başına benzediği için bu ismi almış.
Lion's Head
Bunun yanı sıra merkezden araç ile yaklaşık 20 dakikada gidebileceğiniz dünyanın en büyük botanik bahçelerinden biri olan Kirstenbosch Botanical Gardens’ı ziyaret edebilirsiniz. Kendisi fazlaca büyük olduğundan 2 saatinizi alabiliyor.
Kirstenbosch Botanical Gardens
Eğer safariye gitmek isterseniz de Cape Town’a araçla 2 saatte ulaşabileceğiniz konaklamalı turlar mevcut. Fakat afrikanın diğer noktalarında olduğu kadar farklı hayvan çeşitleri göremiyorsunuz. Beklentiyi yüksek tutmamak gerek. Ama Cape Town’un doğası hepsine yeter. Peki biz ne yiyeceğiz diye soracak olursanız bizim damak tadımıza uygun çok fazla şey var o konuda endişeniz olmasın. Hediyelik eşya alışverişi yapabileceğiniz Green Market Square’ın orada Mariams Kitchen adında müslüman bir aileye ait olan ve sandviçleri ile ün yapmış bir restaurant var. Biz de ünlü diye gittik ve yediğim  tereyağlı ekmeği olan tavuklu sandviçin tadını unutamıyorum. Rengarenk evleri ile ünlü müslüman mahallesi olan  Bo- Kaap’ı gezip , Company Garden’da sincapları ellerinizle besleyip dinlendikten sonra acıkırsanız aklınızda olsun. Company Gardens’ın hemen yakınındaki trafiğe kapalı yürüme caddesinde yer alıyor. Bir öğlenden sonranızı da buraları gezmeye ayırabilirsiniz. Cape Town’u anlat anlat bitmez. Tüm bunları yapmak için 1 hafta ayırmanız gerekli ama kesinlikle değer.
Bo-Kaap


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder