10 Ekim 2018 Çarşamba

Madrid, İspanya


İspanya’nın başkenti olan Madrid, sokakları ve yapıları ile sanki orta çağdaymışsınız gibi hissettiriyor. Tam merkezi olarak nitelendirebileceğimiz güneşin kapısı anlamına gelen Puerta del Sol meydanı turistlerin turlarına başladığı ilk nokta ve her daim kalabalık. Şehrin farklı yerlerinden gelen tüm yollar bu meydanda birleşip güneş şeklini andırıyor ve burası ülkenin 0 kilometre noktası olarak kabul ediliyor. Burada bu sebeple 0 kilometre tabelası da bulunuyor.

Puerta del Sol
Bunun yanı sıra yine ünlü El Oso y El Madrano isimli çilek yiyen ayı heykelini de burada ziyaret edebilirsiniz. Puerta del Sol kadar ünlü olan ve hemen yakınında bir diğer merkez ise Plaza Mayor. Eskiden boğa güreşlerinin, kutlamaların yapıldığı bu meydan şimdilerde hem turistlerin hem de yerli halkın cafelerinde vakit geçirdiği ve sokak sanatçılarının şarkı söylediği bir yer haline gelmiş durumda. 
Plaza Mayor
Bu meydana bir çok kapıdan giriş mevcut olup arka kapısından çıktığınızda ve ara sokaklara daldığınızda neo-klasik yapıda evleri ve restaurantları keşfedebilirsiniz. Bu noktaya yürüme mesafesinde olan bir diğer önemli yer ise Palacio Real de Madrid yani Madrid Kraliyet Sarayı. Yine muhteşem bir görüntüye sahip olan bu sarayda kraliyet ailesi şu an yaşamıyor. 18. yüzyılda inşa edilen bu sarayın içindeki eserleri görmek isterseniz de 11 Euro’ya bilet alıp ziyaret edebilirsiniz.


Palacio Real de Madrid
Bunun yanı sıra Gran Via caddesi ve Calle de Alcala caddelerinin kesişiminde bulunan Madrid’in simgelerinden biri haline gelmiş Metropolis binasını fotoğraflayabilirsiniz. Fransız stili ile tasarlanmış bu binanın kubbesi altından inşa edilmiş olup özellikle akşam vakti ışıklı hali daha çok görülmeye değer. Gran Via caddesi ise alışveriş için tercih edilen yerlerden. Bu cadde üzerinde Michelin yıldızlı restaurantlar da mevcut ki kendileri siyah camlı olduğundan bana pek sevimli gelmemişti. Calle de Alcala caddesinden yürümeye devam ettiğinizde bu şehrin simgesi haline gelmiş ve şehrin kapısı olarak nitelendirilen Puerta de Alcala ile karşılaşacaksınız. El Retiro Park öncesi burada fotoğraf çektirebilirsiniz çünkü El Retiro Park’ta daha fazla vakit harcayacaksınız. Haftasonu tüm Madrid halkının çoluk çocuk vakit geçirdiği , kimilerinin kayığa binip keyif yaptığı kimilerinin ise şarkı söyleyip eğlendiği bir yer burası. Çimenlerin üzerine uzanıp piknik yapanlardan bahsetmiyorum bile. Anlamı keyifli bir sığınak olan bu park 19. Yüzyıla kadar İspanyol kraliyetine ait olup sonrasında halka açılmış ve iyi ki de açılmış. Yorulduğunuzda tam dinlenmelik ve keyifle vakit geçirmelik bir yer.
El Retiro Park
Peki biz ne yeriz kısmına gelecek olursak İspanyol mutfağı pek bir lezzetli. Plaza Mayor’a çok yakın olup 1725’te halka kapılarını açan ve dünyanın en eski restaurantı olma özelliği taşıyan Botin Restaurant’ı ziyaret edebilirsiniz. 
Botin Restaurant
Madrid’in değil de tüm İspanya’nın ünlü yemeği olan ve ufak ufak mezelerden oluşan Tapas yemek için tercih edilebilir. Fakat Barcelona’da Tapas yediyseniz buradakini beğenmeyebilirsiniz. Bir diğer ünlü ispanyol yemeği ise pirinçle yapılan, içerisinde sebze ya da balık olan Paella. Bunu Madrid dahil İspanya’nın her yerinde bulabilirsiniz. Peki Madrid’te ünlü olan yemek ne dersek cevabı Patatas Bravas olur. Kendisi neden ünlü bilmiyorum çünkü bizim bildiğimiz yumurtalı patates. Anladığım kadarıyla sadece pişirme şekli farklı.


Bunun yanı sıra eğer günü birlik, şehir dışında bir yere gitmek isterseniz İspanya’nın ilk başkenti olan Toledo veya içerisinde eski roma dönemine ait yapılar bulunduran Segovia’yı ziyaret edebilirsiniz. Bu noktalara Madrid'ten turlar düzenlendiği gibi kendiniz tren ile kısa bir sürede ulaşabilirsiniz. Havalimanına dönerken ise Park Retiro’nun hemen aşağısındaki Paseo del Prado caddesinden geçen ve ücreti 5 Euro olan otobüsleri kullanabilirsiniz. Şimdiden iyi gezmeler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder