6 Ekim 2018 Cumartesi

Delhi, Hindistan


Havalimanından çıktığınız anda Allahım ben nereye geldim demenize sebep olacak bir yer Hindistan. 2018 yılı itibariyle nüfuslarının 1 milyar 342 milyona ulaşmasından dolayı şehirde bir o kadar da motorsiklet varmış gibi geliyor insana. Asya’nın çoğu ülkesinde olduğu gibi burada da tuk tuklar hayli fazla. Bunun yanı sıra onun rikşa adı verilen bisikletli versiyonları da mevcut. Yani siz arkada üstü kapalı koltuğunuzda otururken önünüzde biri durmadan pedal çeviriyor. 


Peki nereleri görelim derseniz şehrin biraz daha zengin kısmında bulunan Unesco koruma listesindeki Kutup Minare ve Lotus Tapınağı öncelikle ziyaret edilebilir fakat gerçek bir Hindistan görmek istiyorsanız görmeniz gereken yerler tabiki farklı. Delhi’ye arabayla yaklaşık 3-4 saat uzaklıkta bulunan Agra şehrindeki Tac Mahal’i eğer görecek vaktiniz yoksa üzülmeyin. 16. Yüzyılda inşa edilmiş ve Tac Mahal’e bile ilham olmuş Humayun’s Tomb eski şehrin hemen merkezinde bulunuyor. Giriş ücreti yabancılar için 500 rupi olan bu Babür imparatoru Humayun’un mezarını ziyaret ettiğinizde Tac Mahal’e ne kadar benzediğini fark edeceksiniz.

Humayun's Tomb
Bunun yanı sıra yine Babürlerden kalma bir yapı olan ve Hindistan’ın İngiliz’lere karşı bağımsızlıklarını kazanıp kendi bayraklarını diktikleri Red Fort yani Kızıl Kale’yi ziyaret edebilirsiniz. Eğer buraya yaz aylarında geldiyseniz sıcaklığın genel olarak 40 °C’nin üzerinde olduğunu ve yanınızda sizi güneşten koruyacak şeylerin bulundurulmasının faydalı olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Delhi için çok önemli olan ve yine Babür imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılan son eser olarak tarihte yerini alan Jama Mascid görülmeden dönülmemesi gereken yerlerden. 

Jama Mascid
Burası Cuma günleri namaz vakti inanılmaz kalabalık olduğu için halk tarafından Cuma Camisi olarak da biliniyor. Caminin avlusuna girerken ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekiyor. Buraya giriş ücretsiz olmasına rağmen yaz sıcağında çıplak ayakla yere basamayacağınız için kapıda satılan bez terliklerden satın almanız gerekiyor. Giriş ücretini ise görevliler turistlerden bu şekilde tahsil etmiş oluyorlar.
 Eğer minarenin üzerine çıkıp fotoğraf çekmek isterseniz ilave bir para ödemeniz gerekiyor. Burada beni en fazla şaşırtan şeylerden biri insanların abdest almak için avlunun ortasında bulunan yosun tutmuş küçük havuzun içindeki suyu kullanıyor olmasıydı. Yani herkes aynı suya ayağını batırıyor. Hindistan’ın beni şaşırtan en ufak şeylerinden biriydi aslında bu. 

Caminin hemen önünden yürümeye devam ettiğinizde iç içe girmiş dar sokakları olan bitişik çarşıları göreceksiniz. Bunlardan birisi baharat çarşısı. Yan yana baharat dükkanlarının oluşturduğu bu alanda envai çeşit baharat bulabilir dilediğinizi satın alabilirsiniz. Fakat pazarlık şart. Turist gördükleri anda sizi kazıklamaya çalışıyorlar doğal olarak. 
Baharat Çarşısı
Yine etrafınızda size oraları gezdirmek isteyen Hintliler olabilir bir iki defa hayır dediğinizde uzaklaşıyorlar neyse ki. Çarşının iç kısımlarına ilerlediğinizde kadınların hint dizilerinden çok iyi bildiği ve yerel kıyafetleri olan saree’yi satan onlarca dükkan çıkacak karşınıza. Alışveriş yaparken çantaya, cüzdana dikkat etmek gerek ayrıca fotoğraf çekilirken de selfie çubuğunuzun ucundaki telefonunuzu da kapıp kaçarlar valla dikkat. Burada gezerken sokağa tuvaletini yapan insanlar görürseniz şaşırmayın zira ben şaşırdım hepinizin yerine 😊 Ağaçların altında banyo yapan insanlardan da bahsetmeye gerek yok sanırım. Hindistan’ı da Hindistan yapan şeyler bunlar aslında öylece kabullenmek gerek. 

Akşam gidilmesinin daha eğlenceli olduğu bir diğer yer ise Parlamento binasından Indian Gate’e kadar uzanan Rajpath Bulvarı. Old Delhi’nin kaotik yapısına rağmen Parlamento binası akşam ışıklandırıldıktan sonra mimarisiyle göz dolduruyor. İngiliz mimar Lutyens tarafından tasarlanan ve 42 metre yüksekliğinde olan Indian Gate ise savaşlarda ölen 90.000 askerin anısına dikilmiş bir anıt. Anıtın her duvarında ise ölen askerlerin isimleri yazıyor.
Indian Gate
Akşamları burası çok canlı oluyor. Herkes çoluk çocuk yürüyüşe çıkıyor. Hindistan’daki kast sisteminde genelde en altta teni daha koyu insanlar yer alıyormuş dolayısıyla beyaz olmak bu ülkede aşırı dikkat çekiyor. Bu yolda yürürken benimle fotoğraf çektirmek insanlar olmuştu ve teni beyaz olan bir insanla fotoğraf çektirmek onları inanılmaz mutlu ediyor. Muhtemelen gittiğinizde siz de böyle bir şeyle karşılaşacaksınız. Bunun yanı sıra Bollywood fimlerinin dünyaca ünlü olduğunu hepimiz biliyoruz. Buraya kadar geldik bari bi tiyatroya müzikale gidelim derseniz Kingdom of Dreams’e gidebilirsiniz. Filmlerin ve tiyatronun hintçe olmasından dolayı müzikale gitmek bizler için daha eğlenceli olabiliyor. Biletlerini bir gün öncesinden kendi sitesinden alabilirsiniz. Gayet profesyonel şovlara tanıklık edebileceğiniz gibi başlamadan önce dışarısında gerçekleştirilen yerel dansları izleyip içini de gezebilirsiniz. 
Kingdom of Dreams - Müzikal
Peki Hindistan’da nerede kalınır kısmına gelecek olursak paradan kaçmadan 4 ya da 5 yıldızlı otellerde kalmanızı öneririm. Çeşmeden akan sudan yattığınız yere kadar temiz ve hijyenik olduğuna emin olamıyorsunuz çünkü gördüklerinizden sonra. Yiyecek yemek konusuna gelirsek o daha da sıkıntı. Hindistan’da kırmızı et dini inanışlarından dolayı tüketilmiyor. Sadece müslüman köylerde bulabiliyorsunuz. Köri soslu, pirinçli, roti ekmekli yemeklerinden bolca tadabileceğiniz gibi en fazla tavukla yapılan yemeklere rastlıyorsunuz. Hijyenik olduğu sürece ayırt etmeden her yemekten yiyin yoksa yemek seçmeye kalkarsanız aç kalırsınız. Her şeye rağmen değişik mimarisini ve kültürünü tecrübe ettiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Size de kesinlikle tavsiye ederim.
Humayun's Tomb


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder