Havalimanından çıktığınız anda
Allahım ben nereye geldim demenize sebep olacak bir yer Hindistan. 2018 yılı
itibariyle nüfuslarının 1 milyar 342 milyona ulaşmasından dolayı şehirde bir o
kadar da motorsiklet varmış gibi geliyor insana. Asya’nın çoğu ülkesinde olduğu
gibi burada da tuk tuklar hayli fazla. Bunun yanı sıra onun rikşa adı verilen
bisikletli versiyonları da mevcut. Yani siz arkada üstü kapalı koltuğunuzda
otururken önünüzde biri durmadan pedal çeviriyor.
Peki nereleri görelim
derseniz şehrin biraz daha zengin kısmında bulunan Unesco koruma listesindeki Kutup
Minare ve Lotus Tapınağı öncelikle ziyaret edilebilir fakat gerçek bir
Hindistan görmek istiyorsanız görmeniz gereken yerler tabiki farklı. Delhi’ye
arabayla yaklaşık 3-4 saat uzaklıkta bulunan Agra şehrindeki Tac Mahal’i eğer
görecek vaktiniz yoksa üzülmeyin. 16. Yüzyılda inşa edilmiş ve Tac Mahal’e bile
ilham olmuş Humayun’s Tomb eski şehrin hemen merkezinde bulunuyor. Giriş ücreti
yabancılar için 500 rupi olan bu Babür imparatoru Humayun’un mezarını ziyaret
ettiğinizde Tac Mahal’e ne kadar benzediğini fark edeceksiniz.
Humayun's Tomb |
Bunun yanı sıra
yine Babürlerden kalma bir yapı olan ve Hindistan’ın İngiliz’lere karşı
bağımsızlıklarını kazanıp kendi bayraklarını diktikleri Red Fort yani Kızıl
Kale’yi ziyaret edebilirsiniz. Eğer buraya yaz aylarında geldiyseniz sıcaklığın
genel olarak 40 °C’nin üzerinde olduğunu ve yanınızda sizi güneşten koruyacak
şeylerin bulundurulmasının faydalı olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Delhi için
çok önemli olan ve yine Babür imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılan son eser
olarak tarihte yerini alan Jama Mascid görülmeden dönülmemesi gereken
yerlerden.
Jama Mascid |
Burası Cuma günleri namaz vakti inanılmaz kalabalık olduğu için halk
tarafından Cuma Camisi olarak da biliniyor. Caminin avlusuna girerken
ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekiyor. Buraya giriş ücretsiz olmasına rağmen
yaz sıcağında çıplak ayakla yere basamayacağınız için kapıda satılan bez
terliklerden satın almanız gerekiyor. Giriş ücretini ise görevliler
turistlerden bu şekilde tahsil etmiş oluyorlar.
Eğer minarenin üzerine çıkıp
fotoğraf çekmek isterseniz ilave bir para ödemeniz gerekiyor. Burada beni en
fazla şaşırtan şeylerden biri insanların abdest almak için avlunun ortasında
bulunan yosun tutmuş küçük havuzun içindeki suyu kullanıyor olmasıydı. Yani herkes
aynı suya ayağını batırıyor. Hindistan’ın beni şaşırtan en ufak şeylerinden
biriydi aslında bu.
Caminin hemen önünden yürümeye devam ettiğinizde iç içe
girmiş dar sokakları olan bitişik çarşıları göreceksiniz. Bunlardan birisi
baharat çarşısı. Yan yana baharat dükkanlarının oluşturduğu bu alanda envai
çeşit baharat bulabilir dilediğinizi satın alabilirsiniz. Fakat pazarlık şart.
Turist gördükleri anda sizi kazıklamaya çalışıyorlar doğal olarak.
Baharat Çarşısı |
Yine
etrafınızda size oraları gezdirmek isteyen Hintliler olabilir bir iki defa
hayır dediğinizde uzaklaşıyorlar neyse ki. Çarşının iç kısımlarına
ilerlediğinizde kadınların hint dizilerinden çok iyi bildiği ve yerel
kıyafetleri olan saree’yi satan onlarca dükkan çıkacak karşınıza. Alışveriş
yaparken çantaya, cüzdana dikkat etmek gerek ayrıca fotoğraf çekilirken
de selfie çubuğunuzun ucundaki telefonunuzu da kapıp kaçarlar valla dikkat.
Burada gezerken sokağa tuvaletini yapan insanlar görürseniz şaşırmayın zira ben
şaşırdım hepinizin yerine 😊 Ağaçların altında banyo yapan insanlardan da
bahsetmeye gerek yok sanırım. Hindistan’ı da Hindistan yapan şeyler bunlar
aslında öylece kabullenmek gerek.
Akşam gidilmesinin daha eğlenceli olduğu bir
diğer yer ise Parlamento binasından Indian Gate’e kadar uzanan Rajpath Bulvarı.
Old Delhi’nin kaotik yapısına rağmen Parlamento binası akşam ışıklandırıldıktan
sonra mimarisiyle göz dolduruyor. İngiliz mimar Lutyens tarafından tasarlanan
ve 42 metre yüksekliğinde olan Indian Gate ise savaşlarda ölen 90.000 askerin
anısına dikilmiş bir anıt. Anıtın her duvarında ise ölen askerlerin isimleri
yazıyor.
Indian Gate |
Akşamları burası çok canlı oluyor. Herkes çoluk çocuk yürüyüşe çıkıyor.
Hindistan’daki kast sisteminde genelde en altta teni daha koyu insanlar yer
alıyormuş dolayısıyla beyaz olmak bu ülkede aşırı dikkat çekiyor. Bu yolda
yürürken benimle fotoğraf çektirmek insanlar olmuştu ve teni beyaz olan bir
insanla fotoğraf çektirmek onları inanılmaz mutlu ediyor. Muhtemelen
gittiğinizde siz de böyle bir şeyle karşılaşacaksınız. Bunun yanı sıra
Bollywood fimlerinin dünyaca ünlü olduğunu hepimiz biliyoruz. Buraya kadar
geldik bari bi tiyatroya müzikale gidelim derseniz Kingdom of Dreams’e
gidebilirsiniz. Filmlerin ve tiyatronun hintçe olmasından dolayı müzikale
gitmek bizler için daha eğlenceli olabiliyor. Biletlerini bir gün öncesinden
kendi sitesinden alabilirsiniz. Gayet profesyonel şovlara tanıklık edebileceğiniz
gibi başlamadan önce dışarısında gerçekleştirilen yerel dansları izleyip içini
de gezebilirsiniz.
Kingdom of Dreams - Müzikal |
Peki Hindistan’da nerede kalınır kısmına gelecek olursak
paradan kaçmadan 4 ya da 5 yıldızlı otellerde kalmanızı öneririm. Çeşmeden akan
sudan yattığınız yere kadar temiz ve hijyenik olduğuna emin olamıyorsunuz çünkü
gördüklerinizden sonra. Yiyecek yemek konusuna gelirsek o daha da sıkıntı.
Hindistan’da kırmızı et dini inanışlarından dolayı tüketilmiyor. Sadece
müslüman köylerde bulabiliyorsunuz. Köri soslu, pirinçli, roti ekmekli
yemeklerinden bolca tadabileceğiniz gibi en fazla tavukla yapılan yemeklere
rastlıyorsunuz. Hijyenik olduğu sürece ayırt etmeden her yemekten yiyin yoksa
yemek seçmeye kalkarsanız aç kalırsınız. Her şeye rağmen değişik mimarisini ve
kültürünü tecrübe ettiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Size de kesinlikle
tavsiye ederim.
Humayun's Tomb |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder