19 Eylül 2018 Çarşamba

Edinburgh, İskoçya


Sokaklarında yürüdüğünüzde kendinizi orta çağda gibi hissedebileceğiniz ve her noktasını yürüyerek dolaşabileceğiniz bir yer Edinburgh. Mimarisinin yanı sıra keşke bizim ülkemiz de böyle yeşil olsa demenize sebep olacak harika bir doğası var.
Gezilmesi gereken yerler Edinburgh Kalesi’nden başlayıp parlamento binasına kadar uzanan Royal Mile caddesinin olduğu bölge ve yakınlarında yer alıyor. Kalesinden çok güzel bir şehir manzarası izleyebileceğiniz gibi Royal Mile boyunca yürüdüğünüzde her köşeden bir gayda sesi de duyuyor olacaksınız. Aşağıya doğru yürüdüğünüzde karşınıza çıkan ilk önemli yapı rengi siyaha yakın olan Tron Kirk kilisesi. Fakat günümüzde kilise olarak faaliyet göstermiyor.

Tron Kirk Church
Biraz daha ilerlediğinizde ismi Heart of Midlothian olan yere kaldırım taşlarıyla çizilmeye çalışılan kalp şeklini göreceksiniz. Aynı zamanda bir futbol takımının da adı olan bu kalp simgesini umarım görebilirsiniz çünkü ben 15 dk boyunca kafam yerde bulmak için zaman harcamıştım. İhtişamlı St Giles Cathedrali’ne varmadan birkaç adım geride ve yanından geçerken bu kalbe tükürmenin şans getirdiğine inanıyorlar. Yine katedrale varmadan sahibi öldüğünde 2 yaşından 16 yaşına kadar mezarında bekleyen efsane köpek Greyfriars Bobby’nin heykelini de görebilirsiniz.

Onun yakınlarında ise Harry Potter’ın yazıldığı ve oturmak için önünde sıra beklemeniz gereken The Elephant House isimli cafeyi ziyaret edebilirsiniz. Buradayken en çok hoşuma giden şey cafede wifi olmamasıydı. Cafenin her yerinde üzerinde wifi yok birbirinizle sanki 1995’teymiş gibi sohbet edin yazan tabelalar görmüştüm. Çok hoş! Yine yürümeye devam ettiğinizde karşınıza çıkacak, dünyada turistler ve fotoğrafçılar için belirlenmiş en önemli noktaları içerisinde yer alan Victoria Street’in renkli ve tatlı dükkanlarını dolaşabilirsiniz.
Victoria Street
Tekrar Royal Mile caddesine çıkıp ilerledikten sonra Scott Monumet’ı içinde barındıran oksijen deposu Princes Street Gardens’ta oturup dinlenebilirsiniz çünkü Calton Hill ve Artur’s Seat’e tırmanmak için epey enerjiye ihtiyacınız olacak. Princess Street Gardens bence Edinburg Kalesi’nin güzelliğini en iyi görebileceğiniz yerlerden. Kalenin içindeyken doğal olarak kalenin dış güzelliğinin farkına varamıyorsunuz. Calton Hill ve Artur’s Seat şehir manzarasını en iyi izleyebileceğiniz yerlerden. Gittiğinizde çoğunlukla gençlerin çimenlere oturup sohbet ettiği kalabalık bir ortam göreceksiniz. Yine çok güzel Edinburgh manzarasını izleyip fotoğraflar çektikten sonra eğer enerjiniz kaldıysa 1 pounda dahi tişört bulabileceğiniz Primark mağazasına göz atabilirsiniz. Ben erkeğim ne işim olur alışverişle demeyin gayet uygun şeyler var içinde. Bunun yanı sıra Edinburgh Royal Mile’a çıkan bir sürü close adı verilen geçitlerden oluşuyor. Çoğu bir at arabasının geçebileceği genişlikte yapılmış. Kimi zaman tek bir insanın geçebileceği genişliğe kadar daralan bu geçitlerin çoğu özel mülkleri Royal Mile’a bağlıyor.
Peki Edinburg’da ne yiyelim derseniz Royal Mile üzerinde St Giles Cathedral’in hemen karşısında hayatımda bana ilk defa tatlı patatesin kızartmasını tattıran Burgers and Beers Grillhouse’ı önerebilirim. Zira kendisi turistlerin popüler mekanlarından. Ona ilave olarak Birleşik Krallığın genelinde ünlü olan ve yediğinizde ağzınızda tereyağ tadını hissedebileceğiniz shortbread denilen bisküviyi denemenizde yarar var. Zaten her markette ya da hediyelik eşya dükkanlarında Walkers markasını ve onun envai çeşit bisküvisini göreceksiniz. İskoçya bilindiği üzere viskisi ile ünlü. Her köşesinde İskoç viskisi ve kaşmir ürünlerinin satıldığını göreceksiniz. Bu arada yazın ortasında bile Edinburg’da hava serin her zaman kalın giyinin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder