Sokaklarında yürüdüğünüzde kendinizi
orta çağda gibi hissedebileceğiniz ve her noktasını yürüyerek dolaşabileceğiniz
bir yer Edinburgh. Mimarisinin yanı sıra keşke bizim ülkemiz de böyle yeşil
olsa demenize sebep olacak harika bir doğası var.
Gezilmesi gereken yerler
Edinburgh Kalesi’nden başlayıp parlamento binasına kadar uzanan Royal Mile
caddesinin olduğu bölge ve yakınlarında yer alıyor. Kalesinden çok güzel bir şehir
manzarası izleyebileceğiniz gibi Royal Mile boyunca yürüdüğünüzde her köşeden
bir gayda sesi de duyuyor olacaksınız. Aşağıya doğru yürüdüğünüzde karşınıza
çıkan ilk önemli yapı rengi siyaha yakın olan Tron Kirk kilisesi. Fakat
günümüzde kilise olarak faaliyet göstermiyor.
Tron Kirk Church |
Biraz daha ilerlediğinizde ismi
Heart of Midlothian olan yere kaldırım taşlarıyla çizilmeye çalışılan kalp
şeklini göreceksiniz. Aynı zamanda bir futbol takımının da adı olan bu kalp simgesini umarım görebilirsiniz çünkü ben 15 dk boyunca kafam yerde bulmak için zaman harcamıştım. İhtişamlı St Giles Cathedrali’ne
varmadan birkaç adım geride ve yanından geçerken bu kalbe tükürmenin şans getirdiğine inanıyorlar. Yine katedrale varmadan sahibi öldüğünde 2
yaşından 16 yaşına kadar mezarında bekleyen efsane köpek Greyfriars Bobby’nin heykelini de görebilirsiniz.
Onun yakınlarında ise Harry Potter’ın
yazıldığı ve oturmak için önünde sıra beklemeniz gereken The Elephant House isimli
cafeyi ziyaret edebilirsiniz. Buradayken en çok hoşuma giden şey cafede wifi
olmamasıydı. Cafenin her yerinde üzerinde wifi yok birbirinizle sanki 1995’teymiş
gibi sohbet edin yazan tabelalar görmüştüm. Çok hoş! Yine yürümeye devam
ettiğinizde karşınıza çıkacak, dünyada turistler ve fotoğrafçılar için belirlenmiş
en önemli noktaları içerisinde yer alan Victoria Street’in renkli ve tatlı dükkanlarını
dolaşabilirsiniz.
Victoria Street |
Tekrar Royal Mile caddesine çıkıp ilerledikten sonra Scott
Monumet’ı içinde barındıran oksijen deposu Princes Street Gardens’ta oturup dinlenebilirsiniz
çünkü Calton Hill ve Artur’s Seat’e tırmanmak için epey enerjiye ihtiyacınız
olacak. Princess Street Gardens bence Edinburg Kalesi’nin güzelliğini en iyi
görebileceğiniz yerlerden. Kalenin içindeyken doğal olarak kalenin dış güzelliğinin
farkına varamıyorsunuz. Calton Hill ve Artur’s Seat şehir manzarasını en iyi
izleyebileceğiniz yerlerden. Gittiğinizde çoğunlukla gençlerin çimenlere oturup
sohbet ettiği kalabalık bir ortam göreceksiniz. Yine çok güzel Edinburgh manzarasını
izleyip fotoğraflar çektikten sonra eğer enerjiniz kaldıysa 1 pounda dahi
tişört bulabileceğiniz Primark mağazasına göz atabilirsiniz. Ben erkeğim ne
işim olur alışverişle demeyin gayet uygun şeyler var içinde. Bunun yanı sıra
Edinburgh Royal Mile’a çıkan bir sürü close adı verilen geçitlerden oluşuyor. Çoğu
bir at arabasının geçebileceği genişlikte yapılmış. Kimi zaman tek bir insanın
geçebileceği genişliğe kadar daralan bu geçitlerin çoğu özel mülkleri Royal
Mile’a bağlıyor.
Peki Edinburg’da ne yiyelim derseniz Royal Mile üzerinde St
Giles Cathedral’in hemen karşısında hayatımda bana ilk defa tatlı patatesin
kızartmasını tattıran Burgers and Beers Grillhouse’ı önerebilirim. Zira kendisi
turistlerin popüler mekanlarından. Ona ilave olarak Birleşik Krallığın
genelinde ünlü olan ve yediğinizde ağzınızda tereyağ tadını hissedebileceğiniz
shortbread denilen bisküviyi denemenizde yarar var. Zaten her markette ya da
hediyelik eşya dükkanlarında Walkers markasını ve onun envai çeşit bisküvisini
göreceksiniz. İskoçya bilindiği üzere viskisi ile ünlü. Her köşesinde İskoç viskisi
ve kaşmir ürünlerinin satıldığını göreceksiniz. Bu arada yazın ortasında bile Edinburg’da
hava serin her zaman kalın giyinin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder