San Francisco’nun uzun yıllara dayanan bir geçmişinin olmaması ne kadar
garip değil mi? Ama gezilecek yeri de yok değil tabiki.
Havalimanı’ndan şehrin
içine direk giden BART treni ile Powell Street durağında indiğinizde San
Francisco’nun tam merkezinde oluyorsunuz ve gezilecek yerleri görmeye oradan
başlayabilirsiniz. Zira tam o nokta San Francisco’nun meşhur tramvayı Cable
Car’ın da kalkış yeri oluyor. Yaklaşık 7 dolara alabileceğiniz Cable Car
biletini maalesef ki şehrin içinde kullanacağınız diğer tramvay ya da
metrolarda kullanamıyorsunuz. Fakat filmlerde izlediğimiz meşhur kıvrımlı yol
olan Lombart Street’e de Cable Car kullanmadan yürüyerek gidebilmek de bir
hayli yokuş çıkmayı gerektiriyor. Sonrasında Ghirardelli Square’a yürüyüp içeri
girer girmez verilen free sample’lardan deneyip dünyanın en kaliteli
çikolatalarının tadına bakabilirsiniz. Merak etmeyin kendisi deniz kıyısı
pardon okyanus kıyısında olduğundan yokuş
aşağıya inmiş oluyorsunuz. Oradan San Francisco’nun olmazsa olmazlarından
Fisherman’s Wharf’a devam edebilirsiniz. Burası aynı zamanda deniz aslanlarının
yaşadığı yer olup bu sebeple bir hayli turist çekmekte. Bunun için Pier 39’a
kadar yürümeniz gerekli. California’nın en ünlü hamburgercilerinden biri olan
In-N-Out Burger’in en populer şubesi de Fisherman’s Wharf’ta bulunuyor. Peki
ben neden sevemedim bu hamburgeri bilemiyorum. Onun yerine yine Pier 39’da
bulunan aslında yanlışlıkla keşfettiğim ekşi mayalı ekmek içerisinde sunulan
lezzetli çorbayı tercih ederim. İsmi Boudin olan bu mekanın çok ünlü olduğunu
da 2. gidişimde öğrenmiş oldum. Sonradan öğrendiğim şeylerden biri ise
dünyadaki en büyük Çin mahallesinin aslında San Francisco’daki olduğuydu. Union
Square’in oradan yürümeye başlarsanız gezip bitirmesi baya vakit alıyor. Yol
üzerinde ise hediyelik eşya satan dükkanlar da bolca mevcut. San Francisco’nun
Amerika’nın en pahalı yerlerinden biri ya da yeri olduğu düşünülürse hediyelik
eşya alışverişini bu tarz yerlerden daha uyguna almakta yarar var.
Bunun yanı
sıra 90’lardan herkes Bizim Ev dizisini ve ordaki sarışın ikiz kızları hatırlar
sanırım. Full House dizisi ile özdeşleşmiş Alamo Square’da bulunan Painted
Ladies evlerini de geçmişi hatırlamak için ziyaret edebilirsiniz. Fakat
yürüyerek gitmemenizi tavsiye ediyorum çünkü yarı yoldan dönebilirsiniz
yokuşlarını görüp. San francisco içerisinde kimi zaman metro ya da otobüsten
daha uyguna gelebilecek ücretlerle çok rahatlıkla UBER kullanabilirsiniz. Ben
denemedim ama yanınıza yabancı birinin oturmasından rahatsız olmuyorsanız
yolculuğunuzu daha ucuza getirebilmek için pool fiyatını seçip taksinizi bir
yabancıyla birlikte kullanabilirsiniz. Çünkü San Francisco ve yokuşları sizi
UBER ya da lyft kullanmaya mecbur bırakabilecek cinsten. Bir diğer gezilmesi
gereken yer ise Mission District ve Castro. Eğer siz de benim gibi grafiti
seviyorsanız bu bölgenin duvarlarında bolca var. Resimlerdeki detayları
izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
LGBT mensubu ya da onlara destek veren insanların yaşadığı yer olan rengarenk Castro’ya ise Market Street boyunca yürüyerek ya da yine aynı cadde üzerinde yer alan tramvay hattını kullanarak ulaşabilirsiniz.
Burada gezerken acaba hangi evin önünde daha resim çekilsem diye kendimi alamamıştım. Her biri ayrı güzel ve keşke bu evlerde yaşasam dedirtecek cinsten. Onun dışında ziyeret edilmesi gereken bir diğer yer ise Ferry Building. Feribotların kalktığı bir binada ne olabilir demeyin hem içerisine hem de dışarısına Pazar kuruluyor. Yine içerideki cafeleri de oturup vakit geçirmelik cinsten. Alcatraz adasına ya da Sausolito’ya gitmek isterseniz de buradan hareket eden ferryleri kullanmanız gerekiyor. Alcatraz adasına turlar dışında bireysel olarak gidemiyorsunuz maalesef. Hatta biletleri hızlıca tükendiği için öncesinde satın almış olmanız gerekiyor.
LGBT mensubu ya da onlara destek veren insanların yaşadığı yer olan rengarenk Castro’ya ise Market Street boyunca yürüyerek ya da yine aynı cadde üzerinde yer alan tramvay hattını kullanarak ulaşabilirsiniz.
Burada gezerken acaba hangi evin önünde daha resim çekilsem diye kendimi alamamıştım. Her biri ayrı güzel ve keşke bu evlerde yaşasam dedirtecek cinsten. Onun dışında ziyeret edilmesi gereken bir diğer yer ise Ferry Building. Feribotların kalktığı bir binada ne olabilir demeyin hem içerisine hem de dışarısına Pazar kuruluyor. Yine içerideki cafeleri de oturup vakit geçirmelik cinsten. Alcatraz adasına ya da Sausolito’ya gitmek isterseniz de buradan hareket eden ferryleri kullanmanız gerekiyor. Alcatraz adasına turlar dışında bireysel olarak gidemiyorsunuz maalesef. Hatta biletleri hızlıca tükendiği için öncesinde satın almış olmanız gerekiyor.
Gezilecek yerler içerisinde en güzelini en sona bıraktım .
Şehiriçi otobuslerle ya da UBER kullanarak gidebileceğiniz bir yer olan Golden Gate Bridge ise yarattığı ambians nedeniyle görülmeye değer. Hele ki sisli puslu bir hava varsa çektiğiniz resimler daha etkileyici olabiliyor.
Okyanus kıyısına inen yolu takip edip yürüyüş yaptığınızda koşan ya da bisiklet süren bir sürü insan göreceksiniz. Palace of Fine Arts’ı da ziyaret edip yürüyüşünüzü o noktada tamamlayıp hemen yakınından şehrin merkezine giden otobüslerle merkeze geri dönebilirsiniz. Dünyadaki evsiz sayısının neden en fazla San Francisco'da olduğunun nedenini artık anlayabiliyorum sanırım. İyi gezmeler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder