Dünya’nın en bohem şehirlerinden
biri olan Prag’ın yeri bende bambaşka. Akşamları Astronomik Saat’in duvarına
sırtınızı yaslayıp Stare Mesto meydanındaki sokak sanatçılarının müziğini
dinlemek inanılmaz huzurlu. Havalimanından merkeze doğrudan ulaşım mümkün
olmadığı için öncelikle 119 ya da 100 numaralı otobüs hatlarıyla en yakın metro
istasyonuna ulaşmanız gerekiyor. Sonrasında merkeze metro ile geçebilirsiniz.
Peki sonrasında nereyi geziyoruz?
Stare Mesto: Prag’ın tarihi kent merkezi olan bu meydan hem gündüz
hem de gece çok hareketli. Powder Tower yani Barut Kapısı’nın altından geçip
yürümeye başladığınızda yol sizi doğrudan bu meydana götürüyor olacak. Yürümesi
eğlenceli olan bu yol üzerinde birçok hediyelik eşya dükkanı, restaurant ve
ayrıca ünlü Madame Tussauds balmumu heykel müzesi bulunuyor. Tarihi 9. yüzyıla
uzanan Stare Mesto meydanında eski zamanlarda her cumartesi pazar yeri
kuruluyormuş ve tüccarlar sayesinde de şehrin zengin kısmını burası
oluşturuyormuş. İçerisinde tarihi Astronomik Saati de bulundurmasından dolayı
turistler tarafından ilk ziyaret edilen nokta bu meydan oluyor.
Stare Mesto Meydanı |
Astronomical Clock: 1410 yılında inşa edilen bu yapı dünyanın en
eski üçüncü saati olma özelliğini taşıyor. Üzerinde değişik figürler bulunduran
bu saat, her saat başında turistlere kısa süreli bir şov sergiliyor. Çan
sesiyle birlikte açılan pencerede hareket eden diğer figürler beliriyor. Aynı
zamanda 12’lik saat dilimiyle oluşturulan bu yapı burçların simgelerini de
üzerinde barındırıyor. Eğer Prag şehrine yukarıdan bakmak isterseniz de buranın
en tepesine çıkabiliyorsunuz. Gayet hoş bir manzara sizleri bekliyor olacak.
Astronomik Saat |
Charles Bridge: Vltava nehri üzerine kurulmuş ve 516 metre
uzunluğunda olan bu taş köprü Kral IV. Karl tarafından inşa edilmiş. Bu köprüye
Astronomik Saat’in önünden nehire doğru uzayan Prag’ın dar sokaklarından
geçerek ulaşabilirsiniz. Köprünün girişinde ve çıkışında gotik tarzda inşa
edilmiş kuleler bulunuyor. Ayrıca köprünün üzerine muazzam güzellikte toplamda
30 tane heykel yerleştirilmiş. Peki neden bu kadar özen göstermişler bu
köprünün yapımına? Çünkü kendisi zamanında kralların ofislerini içerisinde
bulunduran Prag Kalesi ile eski şehri birbirine bağlayan tek köprüymüş. Bu
köprüyü aynı zamanda gece ışıklı haliyle de görmek gerekiyor.
Charles Köprüsü |
Prague Castle: Vltava nehrinin diğer yakasında bulunan bu kaleye
Charles Köprüsü’nden geçerek ve hafif bir tırmanış sonunda ulaşıyorsunuz. 9.
Yüzyılda inşa edilen bu kale dünyanın en büyük antik kalesi olma özelliğini
taşıyor. Şu an devlet başkanlığının sarayı olarak kullanılsa da Prag’ın en
önemli turistik yapıları içerisinde yer alıyor. Buraya ulaştığınızda size eski
şehir ve Vltava Nehri manzarası sunan cafelerin birinde kahvenizi
içebilirsiniz. Ayrıca bu kale içerisinde bulunan ve bir diğer önemli yapı olan
Aziz Vitus Katedrali’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Prag Kalesi |
Aziz Vitus Katedrali |
Dancing House: Tekrar Charles Köprüsü üzerinden nehrin karşısına
geçip nehir kenarında yürümeye devam ettiğinizde Frank Gehry tarafından
tasarlanan ve Dans Eden Ev ismini verdikleri sanatsal bina ile
karşılaşacaksınız. Gayet postmodern mimari ile oluşturulan bu binanın zemin
katında cafelerin olduğu gibi en üst katında da bir restaurant bulunuyor.
Fotoğraflanması gereken en önemli yerlerden bence.
Vaclav Meydanı: Dancing House’u gördükten sonra yolunuzu Vaclav
Meydanı’na çevirebilirsiniz. Burası Çekya’nın en önemli meydanlarından biridir.
Adını Bohemia Dükü Saint Wenceslaus’tan alan bu meydan tarih boyunca değişik
kutlamalara ve olaylara sahne olmuş ve bu sebeple her tarih sever turistin yolu
buraya düşüyor. Hafif bir yokuş sonrasında yine Wenceslaus’un anıtını da
ziyaret edebilirsiniz. Bu geniş yol üzerinden birçok restaurant ve iş yeri de bulunuyor.
Vaclav Meydanı |
Vaclav Meydanı’nının bittiği
yoldan doğruca Prag’ın eski şehrine doğru giden sokağa daldığınızda karşınıza
bohem cafe, restaurantlar ve sokak pazarları çıkıyor olacak. Bu sokakları
gezerek Stare Mesto’ya ulaşabilirsiniz.
Prag Sokakları |
Bunun yanı sıra Prag’a gidip
yenilmeden dönülmemesi gereken şey kesinlikle Tridelnik’tir. Sokaklarında
gezerken, burnunuza gelen mis gibi tarçın kokusu zaten sizi bu tatlıyı yemeye
çağırıyor olacak. İçerisine çikolata sürdürebilir ya da dondurmalı versiyonunu
tercih edebilirsiniz. Anlatırken bile canım çekti. Kalacak yer konusunda ise
şehir içinde metro ve tramvayın yaygın kullanılmasından dolayı hiç derdiniz
olmasın. Gerek Stare Mesto yakınlarında gerekse metro ile ulaşabileceğiniz
otelleri tercih edebilirsiniz. Bana geçmiş yıllarımı hatırlanan Prag’a sevgiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder