14 Ekim 2018 Pazar

Prag, Çekya

Dünya’nın en bohem şehirlerinden biri olan Prag’ın yeri bende bambaşka. Akşamları Astronomik Saat’in duvarına sırtınızı yaslayıp Stare Mesto meydanındaki sokak sanatçılarının müziğini dinlemek inanılmaz huzurlu. Havalimanından merkeze doğrudan ulaşım mümkün olmadığı için öncelikle 119 ya da 100 numaralı otobüs hatlarıyla en yakın metro istasyonuna ulaşmanız gerekiyor. Sonrasında merkeze metro ile geçebilirsiniz. Peki sonrasında nereyi geziyoruz?
Stare Mesto: Prag’ın tarihi kent merkezi olan bu meydan hem gündüz hem de gece çok hareketli. Powder Tower yani Barut Kapısı’nın altından geçip yürümeye başladığınızda yol sizi doğrudan bu meydana götürüyor olacak. Yürümesi eğlenceli olan bu yol üzerinde birçok hediyelik eşya dükkanı, restaurant ve ayrıca ünlü Madame Tussauds balmumu heykel müzesi bulunuyor. Tarihi 9. yüzyıla uzanan Stare Mesto meydanında eski zamanlarda her cumartesi pazar yeri kuruluyormuş ve tüccarlar sayesinde de şehrin zengin kısmını burası oluşturuyormuş. İçerisinde tarihi Astronomik Saati de bulundurmasından dolayı turistler tarafından ilk ziyaret edilen nokta bu meydan oluyor.

Stare Mesto Meydanı
Astronomical Clock: 1410 yılında inşa edilen bu yapı dünyanın en eski üçüncü saati olma özelliğini taşıyor. Üzerinde değişik figürler bulunduran bu saat, her saat başında turistlere kısa süreli bir şov sergiliyor. Çan sesiyle birlikte açılan pencerede hareket eden diğer figürler beliriyor. Aynı zamanda 12’lik saat dilimiyle oluşturulan bu yapı burçların simgelerini de üzerinde barındırıyor. Eğer Prag şehrine yukarıdan bakmak isterseniz de buranın en tepesine çıkabiliyorsunuz. Gayet hoş bir manzara sizleri bekliyor olacak.
Astronomik Saat
Charles Bridge: Vltava nehri üzerine kurulmuş ve 516 metre uzunluğunda olan bu taş köprü Kral IV. Karl tarafından inşa edilmiş. Bu köprüye Astronomik Saat’in önünden nehire doğru uzayan Prag’ın dar sokaklarından geçerek ulaşabilirsiniz. Köprünün girişinde ve çıkışında gotik tarzda inşa edilmiş kuleler bulunuyor. Ayrıca köprünün üzerine muazzam güzellikte toplamda 30 tane heykel yerleştirilmiş. Peki neden bu kadar özen göstermişler bu köprünün yapımına? Çünkü kendisi zamanında kralların ofislerini içerisinde bulunduran Prag Kalesi ile eski şehri birbirine bağlayan tek köprüymüş. Bu köprüyü aynı zamanda gece ışıklı haliyle de görmek gerekiyor.

Charles Köprüsü
Prague Castle: Vltava nehrinin diğer yakasında bulunan bu kaleye Charles Köprüsü’nden geçerek ve hafif bir tırmanış sonunda ulaşıyorsunuz. 9. Yüzyılda inşa edilen bu kale dünyanın en büyük antik kalesi olma özelliğini taşıyor. Şu an devlet başkanlığının sarayı olarak kullanılsa da Prag’ın en önemli turistik yapıları içerisinde yer alıyor. Buraya ulaştığınızda size eski şehir ve Vltava Nehri manzarası sunan cafelerin birinde kahvenizi içebilirsiniz. Ayrıca bu kale içerisinde bulunan ve bir diğer önemli yapı olan Aziz Vitus Katedrali’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Prag Kalesi
 
Aziz Vitus Katedrali
Dancing House: Tekrar Charles Köprüsü üzerinden nehrin karşısına geçip nehir kenarında yürümeye devam ettiğinizde Frank Gehry tarafından tasarlanan ve Dans Eden Ev ismini verdikleri sanatsal bina ile karşılaşacaksınız. Gayet postmodern mimari ile oluşturulan bu binanın zemin katında cafelerin olduğu gibi en üst katında da bir restaurant bulunuyor. Fotoğraflanması gereken en önemli yerlerden bence.


Vaclav Meydanı: Dancing House’u gördükten sonra yolunuzu Vaclav Meydanı’na çevirebilirsiniz. Burası Çekya’nın en önemli meydanlarından biridir. Adını Bohemia Dükü Saint Wenceslaus’tan alan bu meydan tarih boyunca değişik kutlamalara ve olaylara sahne olmuş ve bu sebeple her tarih sever turistin yolu buraya düşüyor. Hafif bir yokuş sonrasında yine Wenceslaus’un anıtını da ziyaret edebilirsiniz. Bu geniş yol üzerinden birçok restaurant ve iş yeri de bulunuyor.

Vaclav Meydanı
Vaclav Meydanı’nının bittiği yoldan doğruca Prag’ın eski şehrine doğru giden sokağa daldığınızda karşınıza bohem cafe, restaurantlar ve sokak pazarları çıkıyor olacak. Bu sokakları gezerek Stare Mesto’ya ulaşabilirsiniz. 

Prag Sokakları
Bunun yanı sıra Prag’a gidip yenilmeden dönülmemesi gereken şey kesinlikle Tridelnik’tir. Sokaklarında gezerken, burnunuza gelen mis gibi tarçın kokusu zaten sizi bu tatlıyı yemeye çağırıyor olacak. İçerisine çikolata sürdürebilir ya da dondurmalı versiyonunu tercih edebilirsiniz. Anlatırken bile canım çekti. Kalacak yer konusunda ise şehir içinde metro ve tramvayın yaygın kullanılmasından dolayı hiç derdiniz olmasın. Gerek Stare Mesto yakınlarında gerekse metro ile ulaşabileceğiniz otelleri tercih edebilirsiniz. Bana geçmiş yıllarımı hatırlanan Prag’a sevgiler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder